İsmail Hakkı KAVURMACI
bursaobjektif@bursaobjektif.com
Her İnsanın Yaşamında Bir Duraklama Devri Olur!
01/09/2023 Bir iki yıl öncesine kadar, oldukça faal bir yaşam tarzım vardı. İlgi duyduğum birçok şeyle, aktif olarak uğraşmaktaydım. O dönemlerde bazı arkadaşlarım veya tanıdıklar, oldukça enerjik ve hevesli olarak yaptığım faaliyetlerimi gördükçe, gıptayla; “nasıl bu kadar aktif ve enerjik oluyorsunuz” diye sorarlardı! Bu tür sorulara muhatap olduğumda; yıllar önce okuduğum ve hoşuma gittiğinden sosyal medyada da paylaştığım, kaynağı tam olarak belli olmayan, anonim bir yazının başlığı aklıma gelirdi ve espri mahiyetinde bu başlıkla cevap verirdim; “Tanrım Beni Yavaşlat!” Son dönemlere de ise; iki yıla yakın bir süre, eskiden heyecanla ve hevesle yaptığım aktiviteler, yavaş yavaş anlamını yitirmeye başladı. Hayatım, çöl rüzgârlarına maruz kalmışçasına, solgun ve ıssız bir bozkır görünümüne bürünmüştü! Çöl rüzgârı; heves ve heyecanımı önüne katıp götürmekle beraber, getirdiği kumlarla da yaşamıma renk katan her şeyin üstünü örttü. Acaba diyorum ki; aktif ve enerjik oluşumdan bahsedenlere cevap olarak verdiğim, meçhul yazının başlığı, bir dilek olarak mı yansıdı da, yaşamım böylesine durgunlaşıp, yavaşladı? Eğer öyleyse; bu günkü halimden hiçte memnun değilim ve yüreğimden beynime, tüm hücrelerimi kapsayan, gizemli bir dua ile yeni bir dilekte bulunuyorum: “Allah'ım, Bana değiştirebileceklerimi değiştirmek için cesaret ve kuvvet, değiştiremeyeceklerimi kabullenmek için sabır ve sükûnet, ikisi arasındaki farkı anlayabilmek için de akıl ve basiret ver!” Âmin! .. Bu durağan süreçte her yeni doğan güne, hiç değişmeyen tek bir beklentiyle, yorgun ve keyifsiz uyanıyordum. Ve ‘asra bedel’ gün boyunca; gözüm güneşten başka bir şey görmüyordu. Biran önce onun, dağların ardında kaybolmasını istiyordum ki, güne gözümü açtığım an aklıma düşen beklentim gerçekleşsin, daha doğrusu beklediğim gelsin! Bayağılaşan yaşamımdan ve heyecan olmadığından, canlılığını yitirmiş kendi kendimden uzaklaşmamı sağlayan, yarı ölümde denilen uykuya dalabilmem için, güneşin gitmesinin ardından gelecek olan akşamı, sabırsızlıkla bekliyordum! Tüm bunlara rağmen, içimdeki evrende; çok uzaklarda olduğu için zar zor seçilen bir umut yıldızı, ara sıra parıldamaktaydı! Yaşamın bir sonu olduğu gibi, yaşamdaki iyi veya kötü her şeyinde bir sonu olduğu bilincine varmamla beraber, umut yıldızı ışıltılar saçarak daha görünür oldu. Durgunluk döneminde; yaşadığım huzursuzluğa karşı, uzun süre mücadele etmeye çalışmıştım. Çevresi kuşatılmış ve çok güçlü saldırılar karşısında düşmek üzere olan bir kaleydim ve cahil cesaretiyle direniyordum. Fakat bu durum uzun sürmedi; yoruldum, usandım ve direncim kırıldım, teslim oldum! Tarihi kaynaklara baktığımızda; kuşatma altındayken direnmeyi bırakıp teslim olan birçok kalenin, tahrip olmaktan kurtulmakla beraber eskisinden daha güçlü, daha iyi ve daha güzel bir hale geldikleriyle ilgili örneklerin, oldukça çok olduğunu görmekteyiz. Teslimiyet sonrası oluşan huzur verici sükûnet karşısında; sevinçli bir şaşkınlıkla beraber teslimiyetten önce, içsel evrenimin mücadele ve dirençten kaynaklanan ne kadar gürültülü oluğunun ve yaşamış olduğum karmaşa ve kaosa da bu gürültünün sebebiyet verdiğinin farkına vardım! Daha önce içsel evrenimin gürültülü karanlıklarında ışıltısı çok zor fark edilen umut yıldızından bahsetmiştim. Sükûnetin ardından ise, göz alabildiğince ışıl ışıl umut yıldızlarıyla donatılmış evrenimi izlerken adeta büyülenmiştim. Ve şimdi; ışıltılı içsel evrenimin parıltısının gözlerimden yansıdığını hissediyorum. Eskiden baktığım aynı yerlere bakıyorum ama şimdi gördüklerim farklı, eskiden okuduğum şeyleri okuyorum ancak şuan anlamları ayrı, aynı şeyleri dinliyorum, sözler aynı fakat bugün manaları farklı. Değişen benim bakış açım, okuma alışkanlığım ve söylenenleri algılayışım. Zihnim dupduru, derler ya, kafam dinç, yüreğim rahat çok şükür. Bu haldeyken, iç evrenimden dış evrene gözlerimi çevirdiğimde sevinçli bir şaşkınlık daha yaşadım! Bu yaşıma kadar, yere - göğe ne kadar baktığımın sayısal değerini söylemeye kalksam çok gülünç olur değil mi? Gökyüzüne baktığımızda ne görürüz? Gündüz saatlerinde ve hava açıkken göreceklerimiz, derin mavi gökyüzü, güneş ve beyaz bulutlar. Kapalı havada; siyah, gri ve beyaz bulutlar. Gece ise, ay ve yıldızlar. Dupduru bir zihinle ve hayranlık, minnettarlık ve şükranla yere göğe baktığımda Evrenin Kozmik Dansını izliyorum şimdi! İçsel evrenimdeki sessizlik, Kâinatın kalp atışlarından oluşan, muhteşem ilahi senfoniyi duymamı sağladı! Bu senfoni eşliğinde ve mucizevi bir ahenkle; Galaksiler, gezegenler, yıldızlar gibi yeryüzündeki insanlar, çiçeği-böceği, uçan kuşu-yüzen balığı ve görünen-görünmeyen diğer varlıklarıyla dünyada bu görkemli kozmik dansla, dönmekte ve dönüşmektedir her an, bir halden diğer bir hale! Yukarıda ilk paragraflarda anlattıklarım, TIP alanında Depresyon olarak adlandırılan hastalığın semptomlarıdır (belirtileri). Peki, neden bu yazıyı hazırladım? Her ne yaşarsak yaşayalım, istesek te istemesek te hep aynı halde kalamayız. Dünya ve kâinat dönüyor ve her an, her şey değişmektedir. Bununla beraber, kendi yaşamımdan sunduğum kesitte olduğu gibi bazen sorunlarımızın, yaşamımıza pozitif yönlerden etkileri olabilmektedir. Dostça bir tavsiye; çok zorlandığınız bazı durumlarda, mücadele etmeye ve direnmeye, en azından bir süreliğine ara veriniz ve kendinizi yaşamın doğal akışına bırakınız! Ve çok hoşuma giden üç adet motivasyon cümlesi: Mutluluk için 3 kural; bir şeylerle uğraşın, birisini sevin ve uğrunda umut edecek bir şey bulun. Immanuel Kant Bir gün hayatınız bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçecek. Bunun izlenmeye değer olduğundan emin olun. David Harkins Bu yazıyı yazmaya başladığımda amacım, kısaca son durumumla ilgili birkaç şey söyledikten sonra, son iki hafta içerisinde okuduğum kitaplar, izlediğim filimler ve belgeselden bahsetmekti. Ancak yazı kontrolüm dışında uzayınca, bu yazıyı köşe yazısı olarak yayınlamaya; kitaplar, filimler ve belgesellerle ilgile de haber hazırlamaya karar verdim. Aşağıdaki bağlantıyı tıklayarak, habere ulaşabilirsiniz. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Türkiye’nin Nükleer Enerji ve Nükleer Silah Çalışmaları - 12/04/2024 |
Türkiye'nin Nükleer Silahı Var mı? Bazı devletlerin istihbarat örgütleri ve uluslararası bazı yayın organları, Türkiye’nin, kendi yaptığı nükleer silah olduğunu iddia ediyorlar. |
SİLAH; zenginlik ve güvenlik! SİLAH; yokluk ve korku! - 23/12/2023 |
SİLAH, Kimileri için zenginlik ve güvenliktir! Kimileri için ise yıkım ve korkudur! |
Cemal Paşa Hatıratı ve Osmanlı’nın Türk Milletine Külfeti - 24/09/2023 |
Hatıratı okuduğumuzda, bir zamanlar yedi düvele hükmeden Osmanlıların, hatıratın yazıldığı dönemde ise, hem siyaseten hem de askeri yönden, kahramanca ancak umutsuzca, yedi düvele karşı verdiği savaş, gözlerimiz önünde canlını verdi. |
Küresel Güçlerin Gözü, T.C. Cumhurbaşkanlığı'nda! - 07/04/2023 |
Bu seçimler, Türkiye'nin geleceği açısından son derece önemlidir ve sadece Türk halkını değil, tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor. |
Az kork, çok umut et; az ye, çok çiğne; az homurdan, çok nefes al; az konuş, çok anlat; az nefret et - 23/02/2023 |
Bakınız yüzyıllar önce yaşamış bir bilge insan ne diyor; “Tüm insanlık bir ailedir!” Bu sözünün devamında da “Tüm evrenin yararına olan, onun bir parçası olduğun için senin de yararınadır” diyor |
Yüzyılın Destanını Başlatan Kahramanlara - 18/02/2023 |
ŞUAN MİLLETİMİZ; CEDDİMİZ OSMANLININ, YÜKSELİŞ (ŞAHLANIŞ) DÖNEMLERİNE BENZER BİR DÖNEM YAŞAMAKTADIR |
Sıradışı Çalışanlar - 11/09/2022 |
her gün mesailerini +1’lerle tamamlama başarısı göstererek takdir, tebrik ve teşekkürü hak ederler! |
Bir ilkbahar günü gibiyim, saatim saatime uymuyor hiç.. - 13/07/2022 |
Işıl ışıl, sevinçli ve umut doluyken, bir anda güz sessizliği hüznüne bürünüyor yüreğim.. |
Ve işte o meşhur formül! - 29/06/2022 |
Güzel bir gün ve konforlu bir ortam.. Bu güzelliğin keyfini çıkarmaya hazırlanırken, bilgisayarımı açtım ve bir arkadaşımın hikâyesinde paylaşmış olduğu fotoğrafın üzerindeki yazıyı okuyunca.. |
Devamı |